Bu günün Türkiye Büyük Millet Meclisi ile taçlanan, tanzimat fermanı ile atılan ilk batılılaşma adımları sonrası 23 Aralık 1876'da ikinci Abdülhamid tarafından ilan edilen, anayasal monarşi rejiminin ilk dönemidir birinci meşrutiyet. Özellikle Halk'a ilk seçme ve seçilme hakkı verilen dönem olması nedeniyle önemlidir. Halk, padişahla birlikte yönetime ortak olma imkânı bulmuştur. Mutlakıyetçi yönetim anlayışı yerini meşrutiyetçi bir yönetim anlayışına bırakmıştır. Osmanlı Devleti'nin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi bu dönemde ilan edilmiştir.
Gerilemenin ve hatta çöküşün öngörüldüğü yıllar olarak da değerlendirilebilir ve gerek tanzimat fermanı ve gerekse birinci/ikinci meşrutiyet dönemlerinde alınan kararlar, çökmekte olan Osmanlı Devletinin yenilenmesi ve yaşatılması çabaları doğrultusunda gündeme gelmiş ve ilan edilmiştir.
Sorun şu ki sistem yürümemiştir. Birinci Meşrutiyet İlan edildikten yaklaşık bir yıl sonra sona erdi zira Sultan ikinci Abdülhamit, görevini layığı ile yerine getirmediğine kanaat getirdiği Meclis-i Mebusan-ı 13 Şubat 1878'de kapattı. Böylece ikinci Abdülhamit, Osmanlı Devleti idaresini resmen yeniden üstlenmiş oldu.
30 yıl boyunca askıda kalan ilk Anayasa, yurdun çeşitli yerlerinde ortaya çıkan ayaklanmalar, dış müdahaleler, memur ve subay maaşlarının düzenli ödenmemesi gibi faktörlerin yaratmış olduğu genel memnuniyetsizlik ortamında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ve bu cemiyete bağlı genç subayların baskısına karşı koyamayarak meşrutiyeti 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan etmeye mecbur kaldı.
Elbette ki tek faktörler bunlar değildi, İngiliz Kralı VII. Edward ile Rus Çarı II. Nikola arasında 8-9 Haziran 1908 tarihinde gerçekleşen Reval Görüşmeleri nedeniyle İngilizlerin ve Rusların Osmanlı’yı paylaşmak konusunda anlaştıklarını düşünen İttihat ve Terakki, bir an önce yönetime el koyarak ülkeyi kurtarmak niyetindeydi.
Meşrutiyet’in ilanı tüm ülkede sevinç gösterileriyle karşılanmış, meşrutiyetle bütün dertlerinin sona ereceğine inanan çeşitli imparatorluk unsurları arasında geçici bir yakınlaşma sağlanmıştı.
Demokrasi tarihimiz açısından konuya bakarsak birinci meşrutiyet ile kıyaslandığında çok daha ileri noktada bir sonuç ortay akoyduğu inkâr edilemez zira ikinci meşrutiyet ile alınan kararlar doğrultusunda Yapılan anayasa değişiklikleriyle Padişahın yurt dışına sürgün etme yetkisi kaldırılmış, Hükümet üyelerinin sadrazam tarafından seçilmesi ve üyelerinin padişaha karşı değil meclise karşı sorumlu olmaları sağanmış, Uluslararası antlaşmaların meclis tarafından onaylanması hükme bağlanmış ve ayrıca Ayrıca padişahın Meclis-i Mebusan’ı feshetme yetkisi de kısıtlanmıştır. Padişahın Meclis-i Mebusan’ı kapatabilmesi için ayan meclisinin onayını alması, üç ay içinde seçimlerin yenilenip, meclisin toplanması şart koşulmuştur.
O dönem PARTİ olarak anılmasalar da tarihimizde ilk siyasi partiler de bu dönemde kurulmuştur. İttihat ve Terakki Fırkası, Ahrar (Hürler) Fırkası, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, bu partilerin en önemlileridir.
Hür basın, Kadınların Siyasi sahnede kendilerini göstermeleri, özgürlükçü düşüncelerin daha cesur dile getirilmesi yine bu Padişah korkusunun ortadan kaldırılmasının pozitif sonuçlarıdır.
İkinci Meşrutiyet dönemi, Mebuslar Meclisi'nin Sultan Vahdettin tarafından 11 Nisan 1920'de tasfiyesi ile sona eren dönemdir
Gerilemenin ve hatta çöküşün öngörüldüğü yıllar olarak da değerlendirilebilir ve gerek tanzimat fermanı ve gerekse birinci/ikinci meşrutiyet dönemlerinde alınan kararlar, çökmekte olan Osmanlı Devletinin yenilenmesi ve yaşatılması çabaları doğrultusunda gündeme gelmiş ve ilan edilmiştir.
Sorun şu ki sistem yürümemiştir. Birinci Meşrutiyet İlan edildikten yaklaşık bir yıl sonra sona erdi zira Sultan ikinci Abdülhamit, görevini layığı ile yerine getirmediğine kanaat getirdiği Meclis-i Mebusan-ı 13 Şubat 1878'de kapattı. Böylece ikinci Abdülhamit, Osmanlı Devleti idaresini resmen yeniden üstlenmiş oldu.
30 yıl boyunca askıda kalan ilk Anayasa, yurdun çeşitli yerlerinde ortaya çıkan ayaklanmalar, dış müdahaleler, memur ve subay maaşlarının düzenli ödenmemesi gibi faktörlerin yaratmış olduğu genel memnuniyetsizlik ortamında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ve bu cemiyete bağlı genç subayların baskısına karşı koyamayarak meşrutiyeti 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan etmeye mecbur kaldı.
Elbette ki tek faktörler bunlar değildi, İngiliz Kralı VII. Edward ile Rus Çarı II. Nikola arasında 8-9 Haziran 1908 tarihinde gerçekleşen Reval Görüşmeleri nedeniyle İngilizlerin ve Rusların Osmanlı’yı paylaşmak konusunda anlaştıklarını düşünen İttihat ve Terakki, bir an önce yönetime el koyarak ülkeyi kurtarmak niyetindeydi.
Meşrutiyet’in ilanı tüm ülkede sevinç gösterileriyle karşılanmış, meşrutiyetle bütün dertlerinin sona ereceğine inanan çeşitli imparatorluk unsurları arasında geçici bir yakınlaşma sağlanmıştı.
Demokrasi tarihimiz açısından konuya bakarsak birinci meşrutiyet ile kıyaslandığında çok daha ileri noktada bir sonuç ortay akoyduğu inkâr edilemez zira ikinci meşrutiyet ile alınan kararlar doğrultusunda Yapılan anayasa değişiklikleriyle Padişahın yurt dışına sürgün etme yetkisi kaldırılmış, Hükümet üyelerinin sadrazam tarafından seçilmesi ve üyelerinin padişaha karşı değil meclise karşı sorumlu olmaları sağanmış, Uluslararası antlaşmaların meclis tarafından onaylanması hükme bağlanmış ve ayrıca Ayrıca padişahın Meclis-i Mebusan’ı feshetme yetkisi de kısıtlanmıştır. Padişahın Meclis-i Mebusan’ı kapatabilmesi için ayan meclisinin onayını alması, üç ay içinde seçimlerin yenilenip, meclisin toplanması şart koşulmuştur.
O dönem PARTİ olarak anılmasalar da tarihimizde ilk siyasi partiler de bu dönemde kurulmuştur. İttihat ve Terakki Fırkası, Ahrar (Hürler) Fırkası, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, bu partilerin en önemlileridir.
Hür basın, Kadınların Siyasi sahnede kendilerini göstermeleri, özgürlükçü düşüncelerin daha cesur dile getirilmesi yine bu Padişah korkusunun ortadan kaldırılmasının pozitif sonuçlarıdır.
İkinci Meşrutiyet dönemi, Mebuslar Meclisi'nin Sultan Vahdettin tarafından 11 Nisan 1920'de tasfiyesi ile sona eren dönemdir