Bu prosedürler ile biz ilk defa 2013 de karşılaştık ve ''Noooluyo yaaa'' dedik.
Bizi şantiye sahasına almadılar, iki tane iki ayaklı dana ''Baret Yelek yoksa giremezsigsakwjköhacweorwer'' dediler.
''Siz bilirsiniz'' dedik geri döndük. Biz geri dönerken möl möl bakıyorlardı. sonra 2 gün boyunca haldır haldır bizi aradılar gidelim diye.
Neden?
Çünkü Temmuz sıcağında konteyner içinde uyumak her babayiğidin harcı değildir, Çünkü biz o konteynerlere klimaları takacak ekiptik
Ülkemizde işler hep böyle yürüyor. Eleştirdiğim sistemin bir parçasıydım ben.
''Sen bana onu yaptıysan, o zaman ben de sana bunu yapıyorum hadi bakalım.'' mantığı hakimdi hep ve halen de hakim, hiçbir şey değişmedi.
adamların baret yelek istemesinde değildi sorun, bunu söyleyiş tarzlarındaydı.
Beril, hayatımın hiçbir aşamasında saygısızlığa ve üstten bakışa, kibre karşı tahammülüm olamadı benim.
İnsan evladı gibi söylese bizden yana sorun yoktu. 2013 diyorum yahu milletin ''baret ne la?'' dediği yıllardı, en azından bizim için.
Ne zaman ki 2 gün burunları sürttü, önce şikayet mekanizmasını devreye soktular, şirket bize baskı yapmaya kalktı, Temmuzda herkesin delirdiği zamanda benim inat damarım rest çekme moduna kadar gidince üstüme gelmediler fazla. Şikayet ile çözemeyeceklerini anlayınca telefonla ricalar kibarlıklar vs sonra gittik taktık.
Bizim servis politikaları gereği zaten baret, eldiven, baret, çelik burunlu bot, yelek, spiral maskesi, kaynak maskesi, gözlük vs hepsi envanterde zaten var da kullanan kimse yoktu.
Biz bunları şekil olsun diye panolara asmıştık öyle duruyordu. 2014 den sonra İş güvenliği eğitimleri de dahil olmak üzere 6 ay boyunca Yaşar Üniversitesi Hocaları ile organize edilen bir Üniversite eğitim programına dahil olduk Ülke genelinde, İGS ler İşletme maliyet hesapları, genel idareler, tüketici hakları eğitimi dahil 6 ay boyunca dozerle üstümüzden geçtiler.
Güzeldi, çok severdim ben.