Türk, tarihin her döneminde teşkilatçı yapısını ve devlete verdiği önemi gösteren; en güçlü, en bileği bükülmez, en büyük devletleri kuran ve esaret altında olmayı asla kabul etmeyen asil bir milletin adıdır!
Bu asil millet her dönemde adını tarihin en derinlerine kazıyan karakterleri doğurdu. İsimleri değil, karakterleri! Çünkü isimler altı doldurulmamış ifade biçimleridir. Ancak karakter o ismin, o kişinin çok daha ötesinde bir duruşu, düşünce yapısını, vizyonu ve timsalliği temsil eder. Türk’ün evlatları tarihi yine şaşırtmadı. Mavi gözlü dev bir karakter doğurdu. İşte o karakter Türk’ün yazgısını bir kez daha ancak bu sefer sonsuza dek değiştirdi!
Bilinçli bir hayalin hedefe dönüşmesinin tezahürüdür Atatürk. Çocukluğundan başlayan farklı düşünce yapısının lise çağlarında cumhuriyeti benimsemesiyle devam edişi ve o cumhuriyeti bir gün bu ülke topraklarında egemen kılma hayali. Bugün o çocuğun hayalinin gerçekleştiği günün üzerinden tam 100 yıl geçti. Her ne kadar yeterince idrak edememiş olsak da hala onun 100 yıl önce söyledikleri yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Çağın ve dönemin değil düşüncenin adamı olmak, zamanın ötesine taşmak demektir.
Bir düşünün dört bir yan düşmanla çevrilmiş, ülke yokluğun ve hiçliğin içinde, halkta umut yok üstelik İstanbul’da düşmanın emri altında bir yönetim var. Bugünün sıcak şartlarında soğumuş fikirlerimizle şikayet ederken bir düşünün. O gün verilen mücadelenin karşılığı olabilir mi bu sığ şikayetler? Bir yanda şikayet eden Türk genci! Diğer yanda çaresiz kaldığında Atatürk gibi düşün diyen Norveçli.
İşte şimdi onun ve bu cennet vatan uğruna toprağı kanıyla sulamış, bedenini siper etmiş o canların fedakarlıklarının karşılığını verme zamanı!
“Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun.”
“Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.”
Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Türk! Yaşasın Türkiye!
Sonsuza kadar var ol Türkiyem!
İnceleriz Yönetimi
