Efendiiiiim, Sene 2001. Benim Milenyum bebesi olan sevgili oğlum Tanıl 1 yaşında ve anne sütü yerine Humana mama ile büyüyor paşamız. Bendeniz o zamanlar serbest meslek erbabı bir televizyon tamircisi ve oto müzik sistemleri kuran esnaf olarak çalışmaktayım
Paşamızın maşallahı olduğundan haftada 3 kutu Humana mamayı gömüyordu. Yine böyle bir gün evden gelen bir telefon ile ''Gelirken Mama '' bilgisi sonrası akşam hava kararır, iş yeri kapanır, 1972 model, 4 silindir düz 2000cc motorlu bakımsız Ford Granada Consul arabamıza binilir ve eve doğru giderken aynı zamanda eczane bakılır. Birden o BARDAK denen şeyden boşalırcasına bir yağmura yakalanılır ve şu ''silecek yetişmiyor'' denen cinsten yağmur nedeniyle arabayı kullanırken dışarıyı görebilmek için güdüsel bir hareketle ön cama daha yakın şekilde araba kullanılıp ''neredeydi yahu bu eczane'' diye söylenilirken yine birdenbire ne olduğu anlaşılamaz ve büyük bir gürültü ile benim hareket halindeki araba ZONK diye yolda durur.
Yalnız hani şu MOMENTUM denen şey nedeniyle araba dursa da ben halen gitmeye devam ettiğim için o kinetik enerji ile direksiyona güzel bir kafa dudak çene atılır.
Yaşadığım şaşkınlık ve çektiğim can acısına arkadan gelen korna sesinin siniri eklenince o yağmurda kapı sert şekilde açılır ve arkadaki korna çalan arabalara dönülüp ''Ne var ulen bekleyin iki dakika, anlamadım ne oldu'' diye haykırılır ve o esnada bana en yakın arabanın direksiyondaki vatandaşın susmuş ve şaşkın bakışlarına benim ağzımdan burnumdan gelen kanlar eklenince o sahne şu an halen gözümün önüne korku filmi gibi beliriverir
Düşünsenize hava kasvetli, şakır şakır yağmur yağarken önünüzdeki araba ZONK diye durunca çaldığınız kornaya karşılık, çakan şimşekler altında şöyle bir adam bağıra bağıra size doğru geliyor
Neyse, ağız burun dağıldığını, kanlar aktığını görünce millet çıktı geldi, benim acım daha artmaya başladı ama merakım daha çok arttık. Ne Oldu ki? Neye Çarptm? Önümde araba yok, ağaca çarpmadım, motosiklet kazası değil ki şükür bunların hiçbirisinin olmaması güzel ama NE OLDU?
Eee İzmir'li dostlar İZSU 'yu iyi bilirler. planlı bir altyapı çalışması kapsamında yol kazılmış, izsu ekipleri de o yola yeniden asfalt döküleceğini bilerek hem kapak hem de asfalt payını düşünüp o logar kapağı gibi olan zımbırtıyı eh yani oldukça yüksek bırakmışlar, onların oldukça yükseği ile, benim bakımsız arabanın traversinin oldukça alçaklığı bir araya gelince benim hareket halindeki arabanın traversi izsunun kanal kapağına takılıp lank diye olduğu yerde çakılıp kalıyor. Arkamdaki arabanın sürücüsü, benim arabanın arkasının yerden hafif yükselip tekrar yere oturduğunu da söyledi ama ne kadar sallamıştır bilemiyorum.
Neyse, işin özü şu ki bu talihsiz tek taraflı kaza neticesi benim patlayan dudak, kanayan burun, şişen alın ve öndeki dört dişim zaiyat olarak geriye kaldı.
Sonrasında gittiğim diş doktorunun bu hasar için yapacak bir şey olmadığı beyanı, kurtarılabilir olmadıklarını belirtmesi üzerine aldığım aldığım karar ile (Pişmanım keşke başka doktora da gitseydim) 4 ön diş aynı anda çekildi ve 2 köpek dişim aynı anda kesildi, kalıpları alındı, geçici diş yapıldı sonra porselen dişler yapıldı vs vs. O dönemin koşulları ile yapılan bu dişler geçen sürede 3 üncü defa artık değişme zamanı geldiği için (Doktorlar öyle diyor) bu sefer ''Acaba şu implant tedavisini mi düşünsek?'' dedik ve bazı araştırmalar yapmaya başladık. Çünkü daha zarif bir sonuç da ortaya çıkabilirdi.
Birkaç kişisen duyduğum ve birkaç kişide de gördüğüm Zirkonyum ile implant araştırmaları yaparken daha önce de sevgili eşimin diş taşı temizliği vs konularında sıklıkla ziyaret ettiğimiz sevgili Hasan Kılıç Hocamızı yine ziyaret ettik.
3 Boyutlu diş röntgeni aldılar ve 20 senedir 6 dişin birden yükünü çeken 2 dişin kemik yapılarında zayıflama olması nedeniyle ''Ben üzerinde bir çalışayım, neler yapılabilir ona bir bakalım'' dedi ve 10 gün kadar sonra yeniden ziyaret ettiğimizde yol haritamız belirlenmiş olacak. O süreci de bu yazının altında sizlere paylaşacağım fakat en azından bir ön bilgi de olsun diye bu konu başlığını oluşturdum.
Hocamızdan da teyit ettiğim birkaç bilgiyi de sizlere aşağıya paylaşayım dedim.
Haaa bu arada merak edenleriniz olmuşsa söyleyeyim, Kaza tam 30 metre Eczanenin öncesinde olmuş, Mamayı da aldım her şeye rağmen

Yalnız hani şu MOMENTUM denen şey nedeniyle araba dursa da ben halen gitmeye devam ettiğim için o kinetik enerji ile direksiyona güzel bir kafa dudak çene atılır.
Yaşadığım şaşkınlık ve çektiğim can acısına arkadan gelen korna sesinin siniri eklenince o yağmurda kapı sert şekilde açılır ve arkadaki korna çalan arabalara dönülüp ''Ne var ulen bekleyin iki dakika, anlamadım ne oldu'' diye haykırılır ve o esnada bana en yakın arabanın direksiyondaki vatandaşın susmuş ve şaşkın bakışlarına benim ağzımdan burnumdan gelen kanlar eklenince o sahne şu an halen gözümün önüne korku filmi gibi beliriverir

Düşünsenize hava kasvetli, şakır şakır yağmur yağarken önünüzdeki araba ZONK diye durunca çaldığınız kornaya karşılık, çakan şimşekler altında şöyle bir adam bağıra bağıra size doğru geliyor

Neyse, ağız burun dağıldığını, kanlar aktığını görünce millet çıktı geldi, benim acım daha artmaya başladı ama merakım daha çok arttık. Ne Oldu ki? Neye Çarptm? Önümde araba yok, ağaca çarpmadım, motosiklet kazası değil ki şükür bunların hiçbirisinin olmaması güzel ama NE OLDU?
Eee İzmir'li dostlar İZSU 'yu iyi bilirler. planlı bir altyapı çalışması kapsamında yol kazılmış, izsu ekipleri de o yola yeniden asfalt döküleceğini bilerek hem kapak hem de asfalt payını düşünüp o logar kapağı gibi olan zımbırtıyı eh yani oldukça yüksek bırakmışlar, onların oldukça yükseği ile, benim bakımsız arabanın traversinin oldukça alçaklığı bir araya gelince benim hareket halindeki arabanın traversi izsunun kanal kapağına takılıp lank diye olduğu yerde çakılıp kalıyor. Arkamdaki arabanın sürücüsü, benim arabanın arkasının yerden hafif yükselip tekrar yere oturduğunu da söyledi ama ne kadar sallamıştır bilemiyorum.
Neyse, işin özü şu ki bu talihsiz tek taraflı kaza neticesi benim patlayan dudak, kanayan burun, şişen alın ve öndeki dört dişim zaiyat olarak geriye kaldı.
Sonrasında gittiğim diş doktorunun bu hasar için yapacak bir şey olmadığı beyanı, kurtarılabilir olmadıklarını belirtmesi üzerine aldığım aldığım karar ile (Pişmanım keşke başka doktora da gitseydim) 4 ön diş aynı anda çekildi ve 2 köpek dişim aynı anda kesildi, kalıpları alındı, geçici diş yapıldı sonra porselen dişler yapıldı vs vs. O dönemin koşulları ile yapılan bu dişler geçen sürede 3 üncü defa artık değişme zamanı geldiği için (Doktorlar öyle diyor) bu sefer ''Acaba şu implant tedavisini mi düşünsek?'' dedik ve bazı araştırmalar yapmaya başladık. Çünkü daha zarif bir sonuç da ortaya çıkabilirdi.
Birkaç kişisen duyduğum ve birkaç kişide de gördüğüm Zirkonyum ile implant araştırmaları yaparken daha önce de sevgili eşimin diş taşı temizliği vs konularında sıklıkla ziyaret ettiğimiz sevgili Hasan Kılıç Hocamızı yine ziyaret ettik.
3 Boyutlu diş röntgeni aldılar ve 20 senedir 6 dişin birden yükünü çeken 2 dişin kemik yapılarında zayıflama olması nedeniyle ''Ben üzerinde bir çalışayım, neler yapılabilir ona bir bakalım'' dedi ve 10 gün kadar sonra yeniden ziyaret ettiğimizde yol haritamız belirlenmiş olacak. O süreci de bu yazının altında sizlere paylaşacağım fakat en azından bir ön bilgi de olsun diye bu konu başlığını oluşturdum.
Hocamızdan da teyit ettiğim birkaç bilgiyi de sizlere aşağıya paylaşayım dedim.
Haaa bu arada merak edenleriniz olmuşsa söyleyeyim, Kaza tam 30 metre Eczanenin öncesinde olmuş, Mamayı da aldım her şeye rağmen
